İkiz bebek bekleyen annelerin hiç bitmeyen matematiksel hesapları, haftaları sayışları ve her haftaya özel anlamlar yükleyişleri vardır. Şöyle ki; 28.haftaya ulaşan ikiz annesi bunun yaşam sınırı olduğunu bilir, çünkü haftalardır bu günü bekliyordur.32. haftaya ulaştığında yaşam sınırını 1 ay daha geçtiği için biraz daha rahatlar, bebekler de biraz daha büyümüştür bu arada, ama aklı hala 35. haftadadır, neden mi? Akciğer gelişimlerini bekliyordur eli yüreğinde.
İşte ben de bu duygularla geldim 35. haftaya. 35. haftaya ulaştığımızda hepimiz derin bir nefes almıştık.35. haftanın habercisi o cumartesi sabahı ablamın mesajıyla uyanmıştım; “35. hafta”. Aynı gün doktor kontrolünde doktorumuz da yüzümüzü güldüren o açıklamayı yaptı. Her şey yolundaydı, iki bebeğin de gelişimi çok iyiydi ve artık istedikleri zaman gelebilirlerdi.
Normal yaşamında da beslenmesine özen gösteren biri olduğumdan hamileliğimde beslenme ve bebeklerimi besleme konusunda hiç zorlanmadım. Sigara kullanmayan, evinde de kimyasallardan, paketli gıdalardan uzak duran, nerede neyin doğalı var araştırıp bulan bir Ege insanı olan ben, anladım ki zaten önceden de hamileymişim gibi besleniyormuşum farkında değilmişim:) Bütün bunların üzerine hamileliğin gerektirdiği dikkat ve özen de eklenince hamileliğim boyunca çok şükür ki bebeklerimin gelişiminde de benim genel durumumda da bizi endişelendiren büyük bir sorun olmadı.
36. haftaya ulaştığımda basket topu yutmuş gibiydim abartısız.+17 kilo ile 36. haftaya gelmiştim, normal sayılabilecek bu kilo alımına rağmen kendimi çok zor taşıyordum. Planlanan doğuma daha 10 gün vardı ama hissediyordum ki kavuşmamıza çok daha az bir zaman kalmıştı. Oğullarımla tanışacağım için çok heyecanlıydım.
Aslında ben onları çok iyi tanıyordum. Birbirinden çok farklı dünya tatlısı iki bebek vardı içimde. Çocukluğumun en güzel günlerinden en sevdiklerimin kokusuyla gelecekti Ege, çok özlediğim annemi, annemli günleri getirecekti bana. İlk doğacak bebeğim Ege olacaktı daha ilk gün karar vermiştim buna.
Ve Can. O benim hayatımın en büyük sürprizi Can’ım…Her gece yattığımda eşime bakıp Can ‘ı hayal ediyordum. Babasına benzeyen bir Can. ”Allah’ım, çok sevdiğim bu adamın aynısını ver bana ne olur”.
36+1. Gün doğum hazırlıklarımın sonuna gelmiştim. Birkaç eksiği de o gün tamamladık, teslim alınması gereken siparişlerim de tamam artık hazırız. Akşam saatlerinde dostlarımızla kahve içtiğimiz sırada eşimin telefonun çaldı. Sesinin titrediğini duydum, sonrasında çok sevgili babaannemizin birkaç saat önce vefat etmiş olduğunu öğrendim. Eşimin bana bunu söylerkenki bakışını, gözlerindeki hüznü ve yanaklarından süzülen o iki damla yaşı ölsem unutamam..Aile büyüklerimizden birini kaybedince hepimize olur ya , çocukluğumuzdan bir sayfa kapanır, aile ağacımızdan bir yaprak düşer.Eşimin yaşadığı tam da buydu ve ben onun acısını yürekten hissediyordum. Evimize döndük. Birkaç saat sonra karnımda ağrılı bir kasılma oldu. Bir süre sonra bir daha, bir kez daha… Daha önce doğum yapmadığım için doğum sancısı nasıldır bilmiyordum, doktorumuzun daha önce anlattıklarını anımsadım, saatime baktım. Kasılmalar 15 dakikaya düştüğünde eşim doktorumuzu aradı ve bize hastane yolları göründü. Sabaha karşı hastaneye yatışım yapıldı doğum için sabahı bekleyecektik.
Hayatımın en zor bekleyişiydi bu. Yavrularıma kavuşmama sadece saatler kalmıştı, bildiğim bir şey daha vardı ki sabah ben doğuma girdiğim sırada bütün aile cenaze hazırlığında olacaktı. Hayatın içinde, ölümle doğumun kolkola gezdiği bir andaydım. Uyku tutmadı. Hem babaanne hem de çocuklarım için dua ediyordum, benim için çok değerli biri daha vardı aklımda evlat özlemi yaşayan, onu da kattım duama sabahı bekledim böyle karmakarışık.
Sonrası herkesinki gibi işte; ameliyat önlüğü, sedye, elimde eşimin eli, gözyaşları içinde girdim doğuma. Doktorumdan bebeklerin sıralarının karışmamasını rica ettim doğacak ilk bebek Ege, ikinci Can..Zaten kendisi de çok iyi tanıyordu onları. Sağolsun herkesi tembihlemiş bu konuda bilekliklerinde sıraları da yazıyordu bebeklerimin. Karışmamaları benim için çok önemliydi daha anne karnında çok anım vardı onlarla.
Epidural ile doğum yapacağımı sanırken ameliyathaneye girer girmez tir tir titreyen bedenimden midir, yükselen tansiyonumdan mıdır hala bilmiyorum genel anestezi ile uyutuldum. Anesteziden uyanırken çok zorlandım. Ameliyathanede konuşabilecek gücü bulabildiğim ilk an “iyiler” mi diye sordum. Beni anesteziden uyandıran ve “çok iyiler” diyen o sesi de unutmayacağım ben ömrüm boyunca! O anki korkuyu, endişeyi,o heyecanı anlatmayı çok isterdim ama şimdi bile gözyaşlarım tıkıyor boğazımı, sözün bittiği yer.
Birazdan odaya geçeceğim. Önce Ege’m gelecek kollarıma, bebeklik fotoğraflarımdan çok aşina olduğum bir surat:).Sonra Can, babasının aynısı:)Sonra lohusalık denen gri günler başlıyor ki o da bir sonraki yazıda..
Sevgiyle kalın
Güzel duygularını ne güzel dökmüşün, yüreğine sağlık
, ?